Ergün Atalay: Meclis açıldığında Türkiye'nin en büyük mitingini yapacağız
Türk-İş, vergide adalet talebiyle 20 Ağustos’ta tüm Türkiye’de alanlara indi. Ankara’da eylemin adresi Türk-İş Genel Merkezi oldu. İşçiler, Türk-İş Genel Merkezi önünü hınca hınç doldurdu. Ortak bildiri metni okunmadan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay işçilere hitap etti. Atalay, vergi sistemindeki adaletsizlik çözülene kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı. Atalay, Meclis açıldığında Türkiye’nin en büyük mitingini Ankara’nın göbeğinde yapacaklarını ilan etti.
“BİZİ DUYANA KADAR 81 İLDE ALANLARDA OLACAĞIZ”
Atalay açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: Bizler sabah altıda yola çıkıp akşam altıda evine dönen yorgun insan topluluğuyuz. Sayı olarak bu ülkede kalabalığız. Bize tepeden bakmayn, bizi yok saymayın. Haklı taleplerimizi yerine getirin. Türk-İş hangi noktada olursa olsun Türkiye’nin önünde giden bir kurum. Bu alanda özel sektör de çalışan arkadaşlarımız var, kamuda çalışan arkadaşlarımız var. Memur çok almıyor, biz az alıyoruz biz! Öyle bir noktadayız ki ocak ayında aldığımızı nisan ayında almıyoruz. Bu sesi duyması gerekenler duysun. Böyle bir sistem dünyanın hiçbir yerinde yok. Haftaya Tekirdağ'dayız, bir hafta sonra Zonguldak’ta. Daha sonra Meclis açıldığında Ankara'nın göbeğinde Türkiye'nin en büyük mitingini yapacağız. İster bakan olsun, ister bürokrat olsun, ister sivil toplum başında olan arkadaşlar olsun herkesin adil olması gerekiyor. Herkesin düzgün şekilde iş yapması gerekiyor. Emeklinin gözü bu binada, patronunun gözü bu binada, staj mağdurunun gözü bu binada, kadınların gözü bu binada… Biz burada konuşurken çocuklar fındıkta, tarlada, çalışmaya devam ediyor. Bu doğru mu? Doğru bir bakış mı? Kontrolünü ülkeyi yönetenler yapacaklar. O çocukları muhafaza edecekler. Bu ülkede 12 bin liraya nefes almaya çalışan emekliler var. 17 bin lira ile geçinmeye çalışan asgari ücretliler var. Sendikalılar da o seviyeye geldi. Aldıkları ücret ortada. Bu talepleri kale alın. Sıkıntılarımızı giderin, siz duyana kadar bu alanlarda, Türkiye’nin 81 ilinde bunları söylemeye duyana kadar devam edeceğiz.
“GREV İSTİYORSANIZ EN ÖNDE GİDERİM”
Türk-İş Genel Başkanı, ekonominin kötü yönetildiğine de dikkat çekti. Atalay, “Bu ülke 100 sendir patronların kontrolünde, sermayenin kontrolünde. Bu ülkede kadının meselesi çözülene kadar, kamudaki taşeron meselesi çözülene kadar mücadele edeceğiz. Ne probleminiz varsa sözleşme görüşmeleri 6 ay sonra başlayacak. Ben bugüne kadar hiçbir istenmeyen metne imza atmadım. Ne istiyorsanız grev istiyorsanız en önünüzde gitmeye devam ederim. Bu seçtiğiniz arkadaşlar ne diyorsanız onu yapmak mecburiyetinde. İşçi meselesinde, çalışma hayatında sıkıntılar hat safhada. 30 senedir böyle ekonomik bir sıkıntı görmedim. Kovid, savaş ve depremin farkındayım. Ama ekonominin kötü yönetildiğini de farkındayım. Biz bu ülkenin yüzde 65’yiz. Sendikalarınızdan, yöneticilerinizden gelecek bilgiyi takip edin. Onlarla yol yürüyün. Bedeli ne olursa olsun önünüzde son nefesimize kadar yürümek mecburiyetindeyiz.
Atalay’ın konuşmasının ardından Türk-İş İl Temsilcisi Nihat Zengin 81 ilde yapılan ortak basın bildirisini okudu. Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon ve adaletsiz vergi sisteminin çalışanların yaşam şartlarını ağırlaştırdığı belirtilen ortak bildiride şu ifadelere yer verildi: İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı. Büyükşehirlerde ev kiraları ortalama 15 bin liranın üzerine çıktı. İnsanlar, yüksek kiralar sebebiyle, sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor. Geçen ay elektrik fiyatına, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi. Önümüzdeki ay okullar açılacak. Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hal aldı. Analar, babalar ‘çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz’ diyor. İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor. Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı.
“YAŞANAN ENFLASYON İLE AÇIKLANAN ARASINDA UÇURUM VAR”
Açıklanan enflasyon rakamlarının kabul edilebilir olmadığı belirtilen ortak bildiriye şöyle devam edildi: Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır. İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da yoksul hale getirmektedir. İşçinin alım gücü hızla düşmektedir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır. Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da birinci, dünyada 28. sıradadır. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır. Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin enflasyonu düşürmek için de fedakârlık etmesi beklenmemelidir. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesiyle çalışanın servis ve diğer haklarının kaldırılması kabul edilemez. Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa’nın ilgili hükümleri olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil kamuda ki israfın engellemesi ile sağlanmalıdır. İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır.
“GELİR VERGİSİ YÜZDE 15’TE SABİTLENMELİ”
Türk-İş’in ortak bildirisinde vergide adalet başta olmak üzere çalışma yaşamındaki tüm sorunlar tek tek sıralandı, hükümete seslenildi, adım atılması istendi: Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler, topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemelidir. Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir. Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir. İşçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15’de sabitlenmelidir. İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir.
“ACİLEN EK ÇERÇEVE PROTOLÜ YAPILMALI”
2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin birçoğunun yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, sözleşme başlangıç tarihleri arasındaki bir aylık zaman farkı dahi ücret zammı açısından sorun olmaktadır. Enflasyon hareketlerinin çok fazla olduğu bu ekonomik ortamda, çerçeve protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan denge bozulmaktadır.
Çerçeve protokol kapsamındaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun, işyerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu sorun, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek niteliğe dönüşmektedir. Acilen ek çerçeve anlaşma protokolü yapılmalıdır. Söz konusu protokolde, yürürlük başlangıç süresi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerinde ki ücret zammı oranının, yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan yüzde 24,73 zam oranından düşük olmayacak şekilde düzenleme yapılması gerekmektedir.
“EMEKLİ AYLIĞI İLE GEÇİNMEK İMKÂNSIZ”
Geçmiş yıllarda reform adı altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu reformlar yapılırken “kara delik” olarak ifade edilen sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir. Söz konusu açıkları kapatmak için Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi değiştirilmiştir. Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır. Maalesef günümüzde emekli aylığı ile geçinmek imkânsız hale gelmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun açıkları kapanmamış daha da artmıştır. Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin yüzde 30’u eklenmektedir. Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı çok önemli hale gelmektedir. Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle, Aynı işyerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
“EMEĞİMİZİN KURBAN EDİLMESİNE KARŞI TAVIR ALIYORUZ”
Bildiride ekonomik krizin bedelinin işçiler tarafından ödenmeyeceğinin de altı bir ke daha çizildi. Bildiri şu sözlerle son buldu: Geçimini emeği ile sağlayan işçilerin emeklilik zamanında güvencesi kıdem tazminatıdır. İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte hatta çocuklarını evlendirmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda kızımın çeyiz oğlumun düğün parasına dokundurtmayız dedik. TÜRK-İŞ olarak bu güne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak işçiler bu gün kıdem tazminatı ile ev almak bir yana borçlarını ödeyemez hale geldi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün arttırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir. TÜRK-İŞ olarak işçinin, emeklinin insana yakışır koşullarda bir hayatı olsun diye mücadele ediyoruz. Çalışanın, emeklinin hakkını arıyoruz. Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin, enflasyon verilerine kurban edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz. Bir kez daha belirtiyoruz! Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıtdışı istihdam, güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz, Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz. 696 sayılı KHK ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz. KİT’lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız, Yaşasın TÜRK-İŞ!, yaşasın ekmek, barış ve özgürlük mücadelemiz!