Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçilerinin Örgütlü Gücü

  • Yücetepe Mh. Hedef Sk. No:5
    Anıttepe Çankaya ANKARA

  • 08:30 - 18:00

  • Pazartesi - Cuma

Hakan Toy: Genç, dinamik kadrolarla gümbür gümbür sahadayız

Haber Eklenme Tarihi : 10.12.2024 14:37:48


Genel başkanımızdan yeni dönemin mücadele kodları

 

Yaşadığı tayin sıkıntısının ardından başladı mücadelesi… Sağlık iş kolundaki işçi-memur ayrımı, işçilerin tayin hakkının olmaması bu mücadeleye atılmasında ve kurucu genel başkanımız Mustafa Başoğlu ile tanışmasına vesile oldu. Genel Başkanımız Hakan Toy… 1961 yılında temelleri sağlam atılan sendikamızın bugünkü öncüsü, Başoğlu ve mücadele arkadaşlarının sağlık ve sosyal hizmet işçisinin alın teri mücadelesini bıraktığı yerden devraldı. Taşeron ile mücadelede önemli rol oynadı, sağlık ve sosyal hizmet işçisinin sesi oldu. Gelin şimdi birlikte 63 yıllık mücadelenin bugünkü neferi olan Genel Başkanımız Hakan Toy’un sendikamızın dününü, bugünü ve yeni döneme ilişkin mesajlarını birlikte okuyalım… 
 
Soru: Öncelikle Sağlık-İş deyince akla ilk gelen Mustafa Başoğlu. Kendisi ile birlikte çalışma fırsatınız oldu mu? 
 
Hakan Toy: Mustafa Başoğlu 1961 yılında sağlık işçilerinin ihtiyacına binaen, sağlık işçileriyle bir sendika kurmuş ve sağlık işçilerinin iş kolunun ilk sendikası olarak da bilinir. Mustafa Başoğlu o dönemden son görevinin bitimine kadar ömrünü bu sendikaya adamıştır. Şu anda bizde ondan aldığımız emaneti en iyi seviyeye çıkarmak için mücadele ediyoruz. 1997’de Nevşehir SSK Hastanesinde işçi olarak işe başladım. İlk işe başladığım dönemde Konya Selçuk Üniversitesi’nde örgün eğitim kazandım ama işçinin tayin hakkı yok denildi. Nevşehir SSK Hastanesi’nde o dönemde işçilere tayin izni verilmiyordu. Mustafa Başoğlu o dönemde bizzat ilgilenerek, kendisi ilgili makamlara giderek benim eğitim nedeni ile tayinimi yaptırdı ve Konya’ya gittim. Kafamda sendikacılık gibi bir hedef yoktu o zaman. Bu vesileyle sendikayla bir ilişkimiz oldu ve akabinde Konya’ya gider gitmez Konya Meram SSK Bölge Hastanesinde baş temsilci seçildim. Taşeron sisteminde çalışan arkadaşlarımıza yapılan ikinci sınıf insanlık dışı muameleye karşı onlara sahip çıkarak sorunları ile ilgilendim. Sonrasında yapılan ilk şube seçiminde şube başkan yardımcısı olarak seçildim. Yıl 2006 idi. Sendikamızın Malatya Turgut Özal Tıp Merkezindeki taşeron mücadelesinden etkilenerek, Konya Meram Eğitim Araştırma Hastanesinde kısa zamanda taşeron sisteminde çalışan arkadaşlarımızın yüzlercesini üye yaparak Konya’da taşeron mücadelesinin ateşini yaktık.  Başoğlu ile de yüz yüze daha çok görüşme fırsatımız oldu. 2010 yılında şube başkanı seçildiğimde Mustafa Başoğlu’nun son dönemiydi. Birçok ilimizle birlikte Konya’da da taşeron mücadelesi verirken çok desteğini gördük. Vefat ettiği zamana kadar sürekli telefonla görüşürdük. Yani Mustafa Başoğlu’nun bizim, şahsımın, tüm arkadaşlarımın ve sendikamızın üzerinde büyük bir emeği var, bizim de ona karşı bir vefamız var. 
 

BAŞOĞLU’NUN İŞÇİ-MEMUR AYRIMI MÜCADELESİ… 

 
Soru: Başoğlu’nun mücadelesinde en önemli gündemlerinden biri işçi-memur ayrımı… 
 
Hakan Toy: 70’li yıllarda kamu hastanelerindeki sağlık işçileri zor şartlarda çalışmakta idi. İşçilere bir hak verilirse siz memursunuz deniyor, memura bir hak verilirse siz işçisiniz deniyor. Sağlık işçileri D Cetveli diye bir sistemde çalıştırılıyorlardı, yani geçtiğimiz dönemlerin taşeron sisteminden daha kötü. Ne izin hakkı oluyor, ne iş kanununa tabi çalışıyorlar. Bazen işe geç kalırız korkusuyla hastanelerde bodrumlarda yatıyorlar. Başoğlu, bu ayrıma karşı Meclis önünde merdivenlerde tek başına tam üç gün oturma eylemi yapıyor. Sonrasında Türk-İş’in gündemine ve hükümetlerin gündemine getirmeyi başarıyor. Sonuç olarak o mücadele sonrasında D Cetvelinde çalışan, hiçbir hakkı olmayan sağlık işçileri bir toplu sözleşme düzenine giriyor. Sağlık Bakanlığı’nda şu anda uygulanan sözleşmenin temeli o gün atılıyor. Tabii sorunlar bitmiyor, akabinde 2000’li yıllarda daha hızlı yayılan taşeron sistemi var. Taşeron sisteminde yine Mustafa Başoğlu bu konuya tüm iş kollarında olmasına rağmen ilk olarak sağlık iş kolunda mücadele başlatıyor. 
 

“TAŞERONDA ÇALIŞANLARI YÜK GÖRMEDİK”

 
Soru: Taşeron sistem ile mücadele deyince akla gelen isimlerden birisiniz. O dönem Türk-İş ile birlikte de birçok toplantıya katıldığınızı biliyoruz. Biraz bahseder misiniz? 
 
Hakan Toy: Sendikamızın 1999 yılında başlattığı taşerona karşı mücadele 2010’lu yıllarda tekrar ivme kazanarak birçok ilde İzmir, İstanbul, Konya, Ankara, Samsun, Trabzon, Diyarbakır gibi bölgelerde taşeron işçilerin örgütlenme çalışmalarına hız verilmiştir. O tarihe baktığımız zaman bazı sendikalar taşeron işçileri sadece sayılarını artırmak için üye yaptı ancak biz sözleşme çıkarıp işçilere sözleşmeler ile kazanılan hakların ödemelerini dava yolu ile yaptık. 2010 yılından sonra daha fazla taşeron sözleşmeleri çıkarttık. Örneğin; Konya’da ben 2006’da şube başkan yardımcısıyken 2008’de üyelik yapmaya başladık. Şubemizin sayısı 75’lere düşmüştü ve sonrasında sayıyı 500’lere çıkardık. Konya’da dört dönem sözleşme yaptık, dört dönemin karşılığında da bunları dava yoluyla işçilerimize kazandırdık.  İzmir Dokuz Eylül’de de 900’ün üzerinde taşeron işçi sözleşme düzenine geçti. O dönemde Yol-İş Sendikası da bir taşeron mücadelesi başlattı. Kurumun mevcut sözleşmesinin uygulanması yönünde bir yol haritası çizdiler ve uzun süren yargı süreci sonunda on binlerce işçi işe başladığı günden itibaren kurumun kadrolu işçisi oldu. Biz de birçok ilimizde taşeron ihalelerine karşı muvazaa davaları açtık, sadece sözleşmeyle de yetinmedik. Ve muvazaa davaları sonucunda da bir farkındalık oluştu. Bazı sendikaların ‘taşeronla uğraşamayız’ dediği dönemde biz 1999’lardan beri aralıksız bu mücadeleleri verdik. Akabinde dediğim gibi işler kolaylaştıktan sonra, bütün yükü kamu aldıktan sonra, bu işin sonu kadroya doğru gidiyordu ama kadronun şekillenmesi önemliydi. 
 

TAŞERON MÜCADELESİ SONRASI KAZANILAN HAKLAR 

 
Soru: Sizin de mücadeleniz sonrasında o dönem sağlık ve sosyal hizmet işçisi net olarak ne kazandı? 
 
Hakan Toy: Türk-iş Başkanımız Ergün Atalay’ın bizzat katkıları ile kadro süreci başladı, o mücadeleler sonrasında da kadro geldi. Öncesinde hep söylüyordum işçi 2 tutanak 2 dudak arasında çalışıyordu. İş güvencesi yoktu. Birinci öncelik iş güvencesi kazandık. Sonrasında kamu çerçeveye dahil olmaları, insanca yaşayacakları bir ücretin olması. Bu süreç kolay olmadı. Bundan sonraki süreçte de şu anda eski kadrolu işçilerle, yeni kadrolu işçilerin taban ücretinde bir fark kalmadı. Yaptığımız mücadelelerde kadrolu işçi taşeron işçi ayrımı yapmadan hatta yıllarca aidat almadan işçilerimize hizmet götürdük. Bu mücadelede bizim keşke dediğimiz bir husus var tabii. Tüm iş kollarında bu mücadele yapılsaydı bence 696 KHK değil de kara yolları mücadelesi gibi olurdu ve tüm işçiler böylece ayrımsız kadroya geçerdi. Yaptığımız mücadeleler neticesinde 2010’dan sonra sendikamızda bir üye sayısı artışı oldu. 5 binlerden 18 binlere geldik. 2019 yılı biz görevi aldığımızda 18 bin bandında üyemiz vardı. Aidatlı sayımız 1200 bandındaydı. Diğer iş kollarında 10 bin-15 bin taşeron işçi kadroya geçerken bizim iş kolumuzda yaklaşık 150 bin kişi kadroya geçti. Bu 150 bini büyük pasta olarak gören sendikalar ne yaptılar? İşte o dönemdeki kararnameleri kendilerine göre dizayn ederek 2019 yılında elimizdeki yetkileri bir şekilde gasp ettiler. Velhasıl Başoğlu’nun başlattığı taşeron köle sistemine karşı mücadeleyi biz de devraldığımız dönemden itibaren en üst seviyede devam ettirdik. Biz bunu yaparken hiçbir ayrım gözetmeksizin, gelir getirir, yük getirir düşünmeden hatta iş kolumuzda olmayan yani sağlık işi yapıp da yardımcı iş kolunda olanlar için de mücadele verdik. 
 

“SENDİKANIN İKİNCİ DOĞUŞU 2019 YILIDIR”

 
Soru: Şimdi yeni bir dönem ve bu döneme ilişkin sağlık ve sosyal hizmet işçilerini neler bekliyor, nasıl hedefleriniz var? Yol haritanız nedir?
 
Hakan Toy: 2019, kamu iş yerlerinde neredeyse hiç yetkili iş yeri kalmayan sendikamızın kısa zamanda onlarca kamu iş yerinde yetkiler alarak üye sayımızı 50 binlere, aidatlı üye sayımızı 30 binlere çıkarmamız yeniden doğuşun başlangıcı olmuştur.
Biz sendikal mücadeleye şöyle bakıyoruz; mücadelemiz sadece üye sayımızı arttırmak değil, mesele bizim hayatına dokunduğumuz iş kolumuzdaki işçi sayısını arttırmak. Bu bağlamda amacımız hem kamuda hem de özel sektörde sözleşmeler yapabilmektir. Hedeflerimiz doğrultusunda; Genel Sekreterimiz Adem Sarıçoban’ın koordinasyonunda, yeni kurduğumuz uzman kadrolarımız ile kamu işçilerinin dışında özel sektörde, özel hastanelerde, kamu hastanelerindeki ve şehir hastanelerindeki taşeron sisteminde çalışan arkadaşlarımıza ulaştık ve onlarca iş yerinde yetkiler aldık.  Daha fazla işçimize ulaşmak istiyoruz. Özel sektörde işverenin 2 dudağı 2 tutanağı arasında, geleceğinden emin olmadan asgari ücrete mahkûm edilmiş çalışan emekçilerimiz var. Bizim özel sektörde elimizi uzatmamızı bekleyen 450 bine yakın özel sektör işçisine ulaşmamız gerekiyor. 
 
Aslında 04-05 Kasım 2023’te yaptığımız genel kurulumuzda aldığımız kararlar ile sendikamızın yeni vizyonunu şekillendirdik. Aldığımız kararlar ile özel sektör örgütlenmemizde uluslararası sendikalardan destek almak için askıya alınan üyeliklerimizi aktif hale getirdik ve yeni üyelikler yaptık, akademik sendikacılık yapmak, sendikamızın geleceğini şekillendirmek için yeni adımlar attık. Yayından kalkan Yeni Adım dergimizi e-dergi olarak yayın hayatına tekrar kazandırdık. Sendikamız bünyesinde Türkiye Sağlık-İş Araştırma ve Geliştirme Merkezi Türsam’ı kurduk. Sendikacılığa gönül vermiş, genç işçi arkadaşlarımızı yetiştirmek üzere emek akademisini kurduk. 2019 itibari ile aslında hep beraber yeni bir dönemi başlattık. Bu nedenle sendikamızın ikinci doğuşu 2019’dur. 
 
 

“KADIN İŞÇİLER BASKILARA DAHA DİRENÇLİ”

 
Soru: İş kolumuzun yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadın çalışanlara yönelik sendikamız hangi adımları atıyor? 
 
Hakan Toy: Yeni dönemde kadın komisyonlarını oluşturarak tüm şubelerimizde aktif çalışmalarımıza başladık. Kadın çalışanların sendikal mücadeleye katılımını sağladık. Başta kadın çalışanlarımız olmak üzere, insani çalışma şartlarını oluşturmak için sendikamız birçok yasa değişikliği teklifini hazırlayarak meclise intikal ettirmiştir. Bunlar “haftalık 40 saat çalışma süresi, doğum sonrası ücretsiz izin süresi, süt emzirme izni süresi, refakat izin süreleri” ve bizim için olmazsa olmaz olan sağlıkta grev hakkının getirilmesi gibi yasa değişikliği tekliflerimizin takibini yapıyoruz. 
 
Sendikamızda kadın emekçilerin sendikal mücadeleye katılımını destekliyoruz. Ben yine iddiayla söylüyorum şu anda tüm sendikalar içerisinde en fazla kadın yönetici bizde var. Bunun zorlukları var mı? Var ama kadın emekçileri öteleyemeyiz. Çünkü şunu gördük, örgütlenmenin en zor zamanlarında kadınların aidiyet duygusu daha fazla, her türlü baskıya rağmen sendikasını terk etmiyorlar. 
 
Soru: Sendikal mücadelede kadınların öncülüğüne dikkat çektiniz. Buna ilişkin bir anınız var mı? 
 
Hakan Toy: 2015 yılında Konya şubedeydim, o zaman genel başkan vekili ve şube başkanıydım. Bir kadın işçiyle yaşadığım bir anımı anlatayım. Konya Eğitim Araştırma Hastanesinde dört dönem taşeron işçilerimize YHK’dan sözleşmeler çıkarttık. O dönemde asgari ücret 500 lira iken üyelerimize 8 bin lira civarında yargı yolu ile sözleşme farkları aldık.  Bu kazanımlardan rahatsız olan işverenler sendikal baskılara başlayıp üyelerimizi alenen Hak-İş’e yönlendirmeye başladılar. Bir kadın işçi beni aradı, işveren vekili eşini aramış “sendikasını değiştirsin yoksa işinden olur” demiş, eşi de idarenin istediği sendikaya üye olacaksın diye baskı yapıyormuş. “Başkanım ben sendikama vefasızlık yapmayacağım. Evden ayrıldım, babamın evine gittim. 2 aydır evime gitmiyorum. Boşansam da sendikamdan vazgeçmeyeceğim” dedi. Hâlâ bizim üyemiz o kadın işçi. Bakın burada kadın işçinin direnişinden bahsediyorum. Onun için kadın çalışanların özellikle temsilci-yönetici vasfıyla sağladıkları katkılar sayesinde sendikamız büyüdü ve büyümeye devam edecektir.
 
Biz, kadın işçilerimiz başta olmak üzere sağlık ve sosyal hizmet iş kolundaki tüm emekçilerimiz için, Genel Merkezimiz olarak sahada ve bölgelerde, temsilciler kurulu, eğitim çalışmaları ve sendikal faaliyetlerin yerinde yapılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Az olsun benim olsun yerine çok olsun bizim olsun, ben yaptım ben başardım yerine, biz yaptık beraber başardık ilkesiyle tüm çalışanlarımız ile insanca yaşayacağımız ücret ve çalışma şartlarını sağlayana kadar bu onurlu emek mücadelemiz devam edecektir. Birlikte çalışacağız birlikte başaracağız.
Dergimiz aracılığıyla sendikamızın kuruluşunun 63. yılını kutluyor, bu vesilesiyle sağlık ve sosyal hizmet işçilerimizi şahsım ve yönetim kurulum adına en kalbi duygularımla selamlıyorum. 


Yorumlar




Bireysel Terapi