Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçilerinin Örgütlü Gücü

  • Yücetepe Mh. Hedef Sk. No:5
    Anıttepe Çankaya ANKARA

  • 08:30 - 18:00

  • Pazartesi - Cuma

Adem Sarıçoban: Sadece kamuda değil özel sağlık ve sosyal hizmet sektöründe de örgütlenme çalışmalarımız sürüyor

Haber Eklenme Tarihi : 10.12.2024 15:41:01


Örgütlenme adımlarında yeni rota

 
Sendikamız Genel Sekreteri Adem Sarıçoban ile 1961 yılında başlayan örgütlenme mücadelemizin dününü, bugününü  ve bu mücadelenin yeni dönem rotasını konuştuk. Örgütlenme ağını anlatan genel sekreterimiz, sendikamızı ön plana çıkaran en önemli noktalardan birinin de kadın işçilerin çalışma koşullarının iyileşmesine yönelik atılan adımlar olduğunu söyledi. Toplumun vicdanını sızlatan Yenidoğan Çetesi’nin sağlıkta özelleştirmenin sonucu olduğunun altını çizen Genel Sekreterimiz Adem Sarıçoban, bu konuda önemli açıklamalar yaptı. 
 
Soru: Genel başkanımız, “Daha çok sahada olacağız” dedi. Bu açıklama, yeni dönemde yeni bir örgütlenme anlayışı olarak mı algılanmalı? Şubelerimize yeni şubeler eklendi. Örgütlenmede nasıl bir yol haritası var?
 
Adem Sarıçoban: 1961 yılında sendikamızın kuruluş amacı neyse bizim de göreve geldiğimiz günden bugüne amacımız odur. Yani güvencesiz işçiliğe karşı mücadele. Tek kurtuluş var, o da işçilerin örgütlenmesi. Göreve ilk geldiğimizde daha merkezi bir yönetim şekli vardı. Biz bu yönetim şeklinin üyelik yapma aşamasında doğru olmadığını düşündük ve işçilerin daha fazla yanında olan yani tek başına Ankara merkezli bir yönetim yerine örgütlenme aşamalarında şubelerimizin aktif olduğu bir yöntemle etkimizi arttırmayı hedefledik. Özellikle büyükşehirleri de kapsayacak bir şube yapısı öngördük. Şube sayımızı artırarak hedefimiz için büyük bir adım attık.  Aslında şu anki hedefimiz, sendikamızı geçmişteki daha monoton bir yapıdan kurtararak daha mücadeleci bir çizgiye çekmek. Bu şekilde sendikanın bütün mekanizmaları, mücadele ederek örgütlenmeyi sağlayacaktır. İşçileri ziyaret eden, sorunlarını dinleyen, dertlerini dert edinen, aynı zamanda yol gösteren, mücadele bilgisini ve sendikal birikimini aktaran bir yapıya dönmeyi hedefliyoruz. Hakan Başkan bilgi işlem personeli idi buraya geldiğinde. Ben taşerondan buraya geldim. Bütün yöneticilerimiz sağlık ve sosyal hizmet işçisi ve sahayı bilen insanlar. Daha genç, daha dinamik ve daha mücadeleci kadrolarla yolumuzda emin adımlarla ilerliyoruz. 
 
 

SADECE KAMUDA DEĞİL ÖZELDE DE ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYİ BÜYÜTÜYORUZ

 
 
 
Soru: Uluslararası sendika arenasında da sıkça sendikamızın faaliyetleri yer alıyor. Bu sendikalara üye olmanın Türkiye’deki sendikalar açısından bu alanda bulunmanın önemi nedir? Neden Türkiye Sağlık-İş Sendikası bu sendikalarla ortak çalışmalar yapıyor?
 
Adem Sarıçoban: Uluslararası sendikalarla Türkiye’de eğitim yapmış başka bir sendika yok. Biz uluslararası sendikalarla birlikte yaptığımız eğitimlerde diğer ülkelerdeki işçi sınıfının verdiği mücadeleleri ve deneyimleri üyelerimiz ile paylaşıyoruz. Yani Almanya’daki işçi nasıl bir yöntem ile mücadele ediyor? Arnavutluk’taki işçi hangi mücadele sonucunda başarı elde etmiş? Bu deneyimi şubelerimizle paylaşmaya çalışıyoruz, yine UNI Global Union ve EPSU üyeleriyle beraber Avrupa’daki örgütlenme modellerini tartışıyoruz. Kendi işçilerimizi, şube başkanlarımızı ve örgütlülüğümüzü buraya hazırlıyoruz. Biz uluslararası bir yapıya hazırlanmaya çalışıyoruz. Bunun iki amacı var: Mevcudu daha hızlı revize etmek ve iş kolumuzda olan 750 bin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini örgütlemek. Bizim vizyonumuz geniş, hedefimiz büyük. Biz, sadece kamudaki 250-300 bin işçiyi örgütleyelim demiyoruz. Bunları da yapacağız ama bunun yanı sıra bugün daha kadroya geçememiş olan ve hâlâ taşeronda çalışmakta olan işçilerimizin örgütlenmesi için çaba harcıyoruz. Bir diğer yandan da hâlâ ülkemizde iş kolumuz için örgütlülük oranı %1 bile olmayan özel sektördeki işçilerin örgütlülüğü için mücadeleden bahsediyoruz. Dolayısı ile sendikamız hem kamu sendikacılığını hem de özel sektör sendikacılığında öne çıkacak. Uluslararası sendikalar ile iş birliğini artırmak da bu hedefler için bir yol. Artık sermaye, çok uluslu. Birçok hastane, holdingler yabancı ortaklı. Bizim de uluslararası sendikalarla iş yapmamız zorunlu. Bu iş birliği iş yerindeki işçileri daha iyi, daha yakından tanımak ve mücadeleye hazırlamak için seçtiğimiz yöntemler arasında öncelikli sırada yer alıyor. 4-5 yılda yapılan bu atılımla üye sayımızı da ciddi oranda artırdık. Kadın işçiler için yaptığımız titiz çalışmalarımız da yine kıymetli bir yerde duruyor. Kadın komisyonumuzun kurulması tek başına yetmez diye düşünerek bu alan üzerine denemeler yazdık, bültenler çıkardık. Kadın temsilcilerimizin ve delegelerimizin sayısının artması da bu vizyonumuzun bir parçası. 
 

“KADIN İŞÇİLERİMİZ İÇİN SÖZLEŞMELERE ÖZEL MADDELER EKLEDİK”

 
Soru: Kadın işçilerin haklarına sürekli atıflar yapıyorsunuz. Bugüne kadar kadın işçilerin hakları noktasında sözleşmelerimizde hangi adımlar atıldı?
 
Adem Sarıçoban: Sözleşmelerimizde uzun süre kadın işçiler ile ilgili özel bir madde yoktu. Ancak son iki sözleşmemizde kadın çalışanlarla ilgili 4-5 tane geçmiş olan maddemiz var. Daha Türkiye’de hiçbir sendika ILO 190’ı ağzına almaz iken biz kitapçık bastık. Biz kadına her türlü şiddetin karşısında olduğumuz gibi iş yerinde de kadına şiddet ve tacizin iş sağlığı ve güvenliği boyutunda değerlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. O yüzden de bugün kadın kitleleri ile bağımız daha da güçlendi. Yine, memur arkadaşlarımızın çocukları 3 saat emziriliyor ise işçinin çocuğu da 3 saat emzirilmeli dedik. “Eğer gerçekten bir bebek için emzirme süresi bir buçuk saat yeterli ise neden memurların çocuğu için bu süre 3 saat?” diyerek yola çıktığımız bu mücadelede, birçok iş yerinde imzaladığımız toplu iş sözleşmelerinde kadın işçilerimizin hakkını aldık. Yine “doğum sonrası kadın istihdamının artmasının yolu nedir?” diyerek iş yerlerinde ücretsiz kreşlerin açılması, çalışma şartlarının düzenlenmesi için afımlar attık. Kadın işçi doğum yapıyor ve 6 ay sonra gece mesaisine başlıyor. Ama memur için bu süreç iki yıla kadar ötelenebiliyor. Çocuğun anneye ihtiyacı var. O yüzden biz gece nöbet sürelerini 24 aya çıkararak anne ve bebekleri için bir hak daha kazanmış olduk. Her alanda kadın çalışanların ve tüm işçilerin hakları için mücadele ediyoruz, etmeye devam edeceğiz.
 
Soru: Başarı formülünü nasıl tanımlıyorsunuz? 
 
Adem Sarıçoban: Siz başarılı iseniz bu başarının nedeni işçilerle kurulan bağdır. Başarılı olduğumuz tüm şubelerimizde işçilerle kurulan bağın ne kadar kıymetli olduğunu görüyoruz. Başarısız olduğumuz yerlere baktığımızda işçilerle bağ kurmayan, işçilere yukarıdan bakan ve kendisini her şeyin üzerinde tarif eden bir zihniyetin hakim olduğunu görüyoruz. Biz doğru olan bakış açısının sendikamıza yayılması için eğitimler, paneller, çalışmalar yaparak ve yeni şubeler açarak birçok yol deniyoruz. Hedefimiz de buradaki örgütsüz yüz binlerce işçiyi sendikamız çatısı altında örgütlemek. Sıradan sendikacı için tehlikeli bir iş yapıyoruz. Genellikle sendikalar gereğinden fazla büyümeyi tercih etmez. Neden? Çünkü büyümek yöneticilerin koltuklarını sağlamlaştırmaz, aksine çalışmayanlarınkini sallar. Ama biz kendimize güveniyoruz ve büyüdükçe daha fazla sorumluluk alıyoruz. Kendimizi geliştirme, işçiye güvenme konusunda çok kararlıyız. 
 

“YENİDOĞAN ÇETESİ SAĞLIĞI ÖZELLEŞTİRMENİN SONUCU”

 
Soru: Sağlık iş kolunun ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Yenidoğan Çetesi olarak basına yansıyan olayı da sendikamızın yakından takip ettiği gündemlerden biri. Bu ve buna benzer olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Adem Sarıçoban: Türkiye’de sağlıkta özelleşme ilk 1995 yıllarında başladı. “Devlet tuvalet mi temizleyecek? Devlet yemek mi yapacak?” denildi. Sağlık sektörü 2000’den sonra ise ciddi bir hızla özelleştirildi. Sağlıkta özelleştirme aslında ölüm demekti. O gün de özelleştirmeye karşı çıktık bugün de karşı çıkıyoruz. Bu işler kamu eliyle yürütülmeli. Maalesef 2000 yıllarının başında taşeronlaştırılan sağlık sistemi 2018 yılında taşerona kadro ile rahatladı diye düşündük ama bugün gördük ki daha acı tablo ile karşı karşıyayız. Aslında kamu tekrar taşeronun daha gerisine giderek özelleştirme ile burun buruna. Bugün aslında bölüm bölüm tüm kamu hastaneleri özelleştiriliyor. Şu anda, görüntüleme merkezleri ayrı bir şirkette, laboratuvarlar bir şirkette, yoğun bakımlar farklı şirketlerde… Pandeminin bize şunu öğretmesi lazımdı: Salgın hiç ayrım yapmadı. Taşeron işçiyi de öldürdü profesörü de, kadrolu işçiyi de öldürdü, memuru da öldürdü, zengini de. Burada tek kurtarıcı vardı, bu kurtarıcı da alkışlanan sağlık işçileri, sosyal hizmet işçileriydi. Onlar canı pahasına çalıştı. Kendi çocuklarından vazgeçerek başkalarının çocukları için çalıştı. Biz başkalarının yaşamı için kendi yaşamımızdan vazgeçenleriz. Konfederasyon Genel Başkanımız Ergün Atalay diyor ya, “Bu dünyaya yorgun geldik, yorgun gidiyoruz” diye. Biz bu dünyaya başkasının hayatını kurtarmaya geldik ve öyle de öleceğiz gibi duruyor. Şimdi Yenidoğan Çetesi meselesinin bir özelleştirme meselesi olduğunu düşünüyorum. İkincisi denetimsizlik ve örgütsüzlük. Biz örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın derken bize farklı baktılar. İşte biz örgütlülüğün önemini anlatırken bu tür sıkıntıların azalacağını da biliyoruz. Örgütlü hiçbir iş yerinde çocuk ölümü yaşanmaz, vergi kaçırılmaz, insanlar kuralsız çalışmaz. Bizim çağrımız şu, tüm failler mevki ve görevi ne olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılmalı. 

 

“DENETİM VE ÖRGÜTLENME SAĞLANMALI”



 
Soru: Peki, çözüm noktasında atılacak somut adımlar ne olmalı? 
 
Adem Sarıçoban: İvedilikle bu hastaneler kamulaştırılmalı. Mevcut özel hastanelerde de denetimler artırılmalı ve örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı. Aynı zamanda büyük holdinglerin yan kuruluşlarının, inşaat firması sahiplerinin, müteahhitlerin sahibi olduğu hastaneler var. 
Sağlık ile hiçbir ilgisi olmayan, hastayı müşteri olarak gören zihniyetten uzaklaşmamız lazım. Biz, sermaye düşmanlığı yapmıyoruz. Tüm canlıların sağlığı için çalışan kuruluşlardaki hizmet, kamu eliyle ve kâr hırsı güdülmeden yapılmalı. Para uğruna daha bir günlük çocukların ölümüne neden olunuyor. Burada iki suçlu var: Birincisi bunu yapanlar, ikincisi ise bunu denetlemeyenler. Sağlık alanı başta olmak üzere tüm alanlardaki örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, sendikalar sözleşme yapmalı ve denetim görevi üstlenmeli. Bulunduğumuz iş kolu hassas. Sosyal hizmet işçileri için de aynı şey geçerli. Yenidoğan bebeklere, engellilere, yaşlılara, hastalara bakan üyelerin olduğu sendikayız. Bakın özel kuruluşlarda bugün işçi maaşları asgari ücretin bir tık üzerinde. Bugün 4 yıllık üniversite mezunu bir hemşirenin maaşı 20-22 bin lira. Bu kadar acımasız ve köleliğin yoğun olduğu bir iş kolundan bahsediyoruz. Bu düzeni kabul etmiyoruz ve düzeltilmesi için de örgütlenmenin önemine bir kez daha vurgu yapıyoruz.


Yorumlar




Bireysel Terapi